Borç ilişkilerinde mutlaka borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf vardır. Buna karşın bu iki tarafın birer kişiden oluşma zorunluluğu bulunmamaktadır. Borç ilişkisinde birden fazla borçlunun bulunduğu haller, birlikte borçluluk olarak değerlendirilebilir. “Birlikte borçluluk” kavramı bu noktada bir üst başlık niteliğinde olup, borcun niteliği ve borçluların sorumluluklarına göre dört alt başlık ile yorumlanmaktadır.
Birlikte Borçluluk
- Bölünmez borçluluk
- Kısmi borçluluk
- Elbirliği borçluluk
- Müteselsil borçluluk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu “Teselsül” başlıklı ayrımı altında, 162 ve devamı maddelerinde düzenlenen müteselsil borçluluk, borç ilişkisinde birden fazla kimsenin aynı sebepten ötürü, alacaklıya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu olmaları durumudur.
Bir diğer ifade ile müteselsil borçluluk durumunda borcun tamamı ifa edilmediği sürece, alacaklıya karşı borçlular borcun tamamından sorumludur. Bu kapsamda alacaklı, borcun ifası amacıyla borçlulardan yalnızca birine başvurabileceği gibi, borçluların tamamına da başvurabilir.
Müteselsil borçluluk durumu, borçluların bu yönde bildirimi ile yahut kanunun gösterdiği durumlarda söz konusu olmaktadır.
Alacaklı tarafından borcun ifasına yönelik borçluya yapılan başvurulara karşılık, borçlu kişisel savunmalarını ileri sürebileceği gibi borç konusu hukuki ilişkiden doğan ortak savunmaları da ileri sürebilir. Burada dikkat edilmesi gerekilen husus, borçlunun ortak savunmaları ileri sürmemesi halinde diğer borçlulara karşı sorumlu olacağıdır.
Borcun ifası gayesiyle kendisine başvurulan borçlunun, borcun tamamını yahut en azından kendi payından fazlasını ödemesi halinde; fazla ödenen kısmı diğer borçlulardan isteyebilecektir. Buna karşın diğer borçlulardan talep edilecek miktar, ancak kendi payları ile sınırlı olacaktır. Borçlulardan birinden yahut birkaçından borcun üzerine düşen kısmının tahsil edilememesi durumunda ise, alınamayan miktarı diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdür.