Hukuk devleti ilkesinin temel gerekliliklerinden biri de idarenin mali sorumluluğunun kabul edilmiş olmasıdır. Ülkemizde de Anayasamızın 125. maddesinde “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir. İdare tarafından uğranılan zarar, objektif biçimde tespit olunmak suretiyle ilgililere ödenmektedir. Böylelikle idare, hukuka uygun davranmaya zorlanmakta, ihmaller önlenebilir hale gelmektedir.
MADDE 125
…İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.
Anayasamızda yer alan yukarıdaki düzenlemeye göre idare, yalnızca kusurluyken değil; kusurlu olsun olmasın, kendi işlem ve eylemleri sonucunda doğan zararı ödemek durumundadır. Bu durumda idarenin “hukuk devleti ilkesi kapsamındaki” mali sorumluluğundan bahsedebilmek için aşağıdaki üç şartın varlığı aranmaktadır.
- İdareye ait bir davranış olmalı,
- Ortada bir zarar olmalı,
- İdarenin davranışı ile zarar arasında illiyet bağı olmalıdır.
- Hizmetin Kötü İşlemesi
- Hizmetin Geç İşlemesi
- Hizmetin Hiç İşlememesi
- Risk/Tehlike İlkesi
Mesleki risk
Tehlikeli araç kullanımı - Fedakarlığın Denkleşmesi İlkesi
- Sosyal Risk İlkesi
Kusurlu Sorumluluk
Kamu hizmetinin “kötü işlemesi”, “geç işlemesi” yahut “hiç işlememesi” hallerinde hizmetin kusurlu işlediği ve bu nedenle idarenin tazmin yükümlülüğü bulunduğu kabul edilmektedir. Söz konusu bu kusur ise hizmet kusuru olarak nitelendirilmektedir.
Hizmet kusurunda, objektif sorumluluk ilkesi geçerlidir. Kusurun hizmetin hangi safhasında gerçekleştiğinin ve hangi kamu görevlisi tarafından gerçekleştirildiğinin önemi yoktur.
Yürütülen faaliyetin konusunun kamu hizmeti olduğu hallerde, faaliyet bizzat idarece yürütülmese dahi, kamu hizmetlerinin düzgün yürütülmesinde idarenin denetim ve gözetim sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda ortada idarenin yürüttüğü bir kamu hizmeti bulunmasa dahi, zarara yol açan hizmet kusurunda idarenin sorumluluğu mevcuttur.
Kusursuz Sorumluluk
İdare kimi zaman tamamen kusursuz (hukuka uygun) hareket etse dahi kamu hizmetlerini yürütürken bireylere zarar verebilir. Bu durumlarda mühim olan, idari işlem ve eylemin hukuka uygunluğu değil, tazmin sorumluluğuna ilişkin koşulların bulunup bulunmadığıdır.
Hukuk devleti ilkesinin sonucu olan kusursuz sorumluluk halleri iki temel ilkeye dayandırılmıştır; tehlike ilkesi ve fedakarlığın denkleşmesi ilkesi. Bununla birlikte sosyal risk ilkesi ise sosyal devletin gereğidir.
Tehlike/Risk İlkesi
İdare, riskli ve tehlikeli faaliyetlerle uğraşırken yahut tehlikeli araçlar kullanırken ortaya çıkan zararlardan kusuru bulunmasa dahi sorumludur.
Fedakarlığın Denkleştirilmesi
İdare, toplum yararına kimi faaliyetleri yürütürken bireylerin zarar görmesine sebep olabilir. Kusur sorumluluğu kapsamında değerlendirilemeyen ve tehlike-risk ilkesi kapsamına da girmeyen bu faaliyetler neticesinde “fedakarlığın denkleşmesi ilkesi” kapsamında idarenin meydana gelen zararı tazmin etmesi gerekir.
Sosyal Risk İlkesi
Deprem, sel, yaygın şiddet olayları ve terör olayları sebebiyle vatandaşın zarar görmesi durumunda idare, kusuru olmasa dahi “sosyal risk ilkesi” kapsamında sorumlu tutulur. Sosyal risk ilkesi, diğerlerinin aksine hukuk devleti ilkesinin değil sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Bu tür kusursuz sorumluluk çeşidi, yargısal içtihatlarla ortaya koyulmuştur.