Günümüzde muhafazakârlık kavramı; gerek siyasette, gerek gündelik hayatta sık sık karşımıza çıkmaktadır. Buna karşın kanaatimce, “muhafazakârlık” toplumun genel kesiminin bildiği karşılığı olan inanç bazlı bir kavramı ifade etmemektedir. Bu içerik kavramın, kapsamını ve karşılığı aydınlatmak gayesi ile kaleme alınmıştır.
Muhafazakârlık terminolojik anlamda tutuculuk kavramı yerine kullanılabilmektedir. Bu kapsamda ilgili konuda gereken değişiklikleri göz ardı etmeksizin, ilgili konunun özüne, esasına ilişkin değişikliklere karşı direnç gösteren sosyal felsefedir. Bu kapsamda modernizm kavramından ziyade, geleneksellik kavramına yatkınlığı göze çarpmaktadır. Mevzuya bu açıdan baktığımızda;
Bir ateist, kendi görüşleri kapsamında muhafazakar olabilecektir. Bir vejeteryan ilgili konuda muhafazakar olabilecektir. Holiganlar, futbol severler, particiler, laikler, bilimum izm sahipleri ve tabileri, tavlacılar, okeyciler, -ciler, -çılar, -cüler… Liste uzar, gider…
Muhafazakârlık kavramı siyasi kapsamda ise, günümüzde liberalizm ve sosyalizmle birlikte, özellikle Batı dünyasına damgasını vuran üç büyük doktrinden biridir. Kavram bu kapsamda, geleneksel sosyal etmenlerin muhafaza edilmesini destekleyen sosyal ve politik felsefedir. Bu anlamda muhafazakârlık, insanın akıl, bilgi ve birikim bakımından sınırlılığına inanan, bir toplumun tarihsel olarak sahip olduğu aile, gelenek ve din gibi değer ve kurumlarını esas alan, radikal değişimleri ifade eden siyasi projeleri reddederek ılımlı ve kademeli değişimi savunan ve siyaseti, bu değer ve kurumları sarsmayacak bir çerçeve içinde sınırlı bir etkinlik alanı olarak gören bir düşünce stili, bir fikir geleneği ve bir siyasi ideolojidir.
Muhafazakârlığın var olan değer ve kazanımları koruma ve saklama yönelimi mevcuttur. Bu açıdan düşünüldüğünde siyasal kapsamda herkes, istenilen toplumsal düzen gerçekleştiğinde muhafazakârlaşabilecektir. Bu anlamda muhafazakârlık, topyekün yahut aniden büyük değişiklikler yapmayı hedefleyen ”devrimciliğin” aksi görüşü ifade etmektedir. Nitekim tarihe baktığımızda, Sovyetler Birliği’ndeki Stalin rejimine karşı olanlar, bu rejimi muhafazakârlaşmakla suçlamışlardır.
Son olarak kavram tarihsel açıdan incelendiğinde muhafazakarlığın, İngiltere ve ABD gibi sanayileşmiş demokratik toplumlarda yayıldığı gibi, Osmanlı İmparatorluğu, Çin İmparatorluğu gibi gelenekçi ülkelerde de siyasi iktidarları etkilediğini ifade etmek mümkündür.